Önce Devlet mi? Millet mi?

’Önce Devlet - Önce Millet‘’

Cumhuriyet Türkiye’si ulus devlet olarak kurulmuştur.

‘’Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet sürecini tamamlamaya çalışırken ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda var olan sorunlarının çözümünü “iskân” politikalarında görmüştür.

Bölgesel farklılıkları ortadan kaldırıp, sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların çözümünde iskân odaklı çalışmalar ortaya konularak uluslaşma sürecini tamamlamak istemiştir. ‘’

Uluslaşma sürecini tamamlamak için 1946 yılında iktidar ‘’ Toprak Reformu’’ yasası ile köylülere devlet arazilerini dağıtmak istemesi ve toprak ağalarının, tarikatların ve sermayenin buna karşı çıkması bu nedenlerden dolayı uluslaşma süreci tamamlanamamış Demokrat Parti’yi doğurmuştur.

Demokrat Parti’nin sınıfsal dayanağını, gücünü egemen sınıflara, yani ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahiplerine dayanmaktadır.

1950’deki hükümet değişikliği ile bu tarihten itibaren devletçi siyaset ‘’ önce devlet’’ anlayışı ve ilkesi derk edilmiştir.

‘’ önce devlet’’ anlayışı ve ilkesi derk edilmesi Türk siyasal tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuş ve özelikle DP taraftarları bu değişimi “Ak devrim” olarak tanımlamışlardır.

Başbakan Menderes 29 Mayıs 1950 ‘de “sadece millete mal olmuş inkilâpları saklı tutacağız” diyerek ‘önce devlet’’ anlayışı ve ilkesi derk edileceğini ifade ettiği ilk konuşmasıdır.

Bu dönem sözde çok partili siyaset dönemi olmasına karşın, yenilik ve değişim adı altında belli bir zümrenin ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahiplerinin devletin gücünü ‘’vatan cephesi’’ olarak ellerine geçirdikleri hızlı bir dönemdir.

Bu dönemi Prof Dr Kemal Karpat’ın değerlendirmeleriyle açıklamak gerekirse;

“DP’nin başarılarına kısaca bakılacak olursa, …. bütün fertleri ve sosyal grupları, modern hayatın hem problemleri hem de nimetleri ile karşı karşıya bırakmıştır. …… Demokrat Parti doğuşu, faaliyeti ve ruhu bakımından başlangıçta halkın isteklerine cevap vermiş ilk partidir ve bunu da kamuoyunu daima dikkate alarak yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden yaptıkları bazı tavizlere rağmen Demokratlar devrimlere karşı tüm olarak saygı göstermişler, devrimciliği kendi anlayışlarına göre yorumlamışlardır.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ünsal Yavuz Demokrat Parti’nin tarihsel yanlışları ve DP dönemi genel olarak değerlendirilmesinde diyor ki;

‘’Basına baskı ve devlet kadrolarında tasfiyeler, kore savaşı, Muhalefeti sindirme ve susturma girişimleri, İç Siyasette boyutlanan partizanlık, Tahkikat Komisyonu , Üniversiteye kolluk güçlerini sokma hatası, Ekonomik zorluklar ‘’ olarak ele alıyor ve DP dönemi genel olarak şöyle değerlendiriyor;

‘’• Çoğulculuk yerine çoğunlukta olmayı esas alarak muhalefeti yok sayıp baskı altında tutmak, • Muhalefetle ilişkileri hemen daima bir kavga havasında yürüterek ortamı germek, • Dış politikada ABD güdümüne girerek bağımsızlığı feda etmek, • Dini sorumsuzca siyaset aracı olarak kullanarak tarikatları hortlatarak dinci çevrelerin umudu haline gelmek,

Menderes’in “…odunu bile aday göstersem seçtiririm..” diyebilecek ölçüde tek ve vazgeçilemez olduğuna inanması, gücünden emin olması, çevresinin uyarılarına kulaklarını tıkaması, kendi bildiğini okumakta ve toplumu yok sayarak germekte ısrarı.. ‘’ olarak ifade ediyor.

Adnan Menderes döneminin tanığı ve eski Demokrat Partili siyasetçi Hüsamettin Cindoruk diyor ki;

‘’ Balyoz ve Ergenekon davası Cemal Gürsel’in hesabının Başbuğ’dan sorulmasıdır. Benim gördüğüm bu davalardaki en önemli gizli tanık Başbakan’dır. ‘’

Menderes dönemiyle ilgili olarak sözlerine Demokrat Partili siyasetçi Hüsamettin Cindoruk şöyle devam ediyor;

“Demokrat Parti döneminin demokratik bir dönem olduğunu söylemiyorum. Ama Demokrat Parti döneminde Adnan bey, bir diktatör olma temayüllerini zaman zaman hissettirmişse de yapmamıştır.

…..Ama Adnan Menderes demokratik bir başbakan modeli değildir. Böyle bir iddiası da yoktur. Aksine bütün konuşmalarında demokratikleşme sürecinin bir sonuca ereceği günleri vaat etmiştir. Tahkikat Komisyonu’na gelirsek, kendisi bu komisyonun hata olduğunu “Hataydı, kaldırdım” diyerek söylemişti zaten. Ama o da olacak şey değildi; çünkü Meclis kararı lazımdı.

……Ama demokrattır demek için siyasi tarih bize müsaade vermez. Menderes’in demokrasiye hizmetleri, 1946 ile 1950 arasında demokrat talepleri var. Ama 50 ile 60 arasında bu talepleri ne kadar gerçekleştirmiştir? ‘’ ifadelerini kullandı.

Bir ülkenin büyümesi en basit olarak eğitim, öğretim olarak gelinen nokta belirler. 23 Ekim 1960- DEMOKRAT PARTİ İKTİDARINDA OKUMA YAZMA BİLENLER YÜZDE 41’DEN YÜZDE 39’A DÜŞTÜĞü belirlenmiştir.

DP’nin yıldızının sönmesinin nedenleri olarak şunları görüyorum. Bunlar ‘’önce devlet, önce millet’’ anlayışının derk edilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden yaptıkları tavizler, büyüyen ekonomik bunalım, basına ve aydınlara baskı ve cezalar ve toplumu yok sayarak, cehaletin kutsanması faktörüdür.

Türk milletinin; ‘’Önce Devlet - Önce Millet‘’ fikir hareketinin en kuvvetli birliktelik şuuru Türk Milliyetçiliğidir.

‘’Önce Devlet - Önce Millet‘’ ilkemiz ve anlayışımız Türk milletinin dil, kültür ve dini kutsallarını koruyup kültür ve uygarlık ayrımı yaparak ‘’devlet-i ebed, devlet-i müddet’’ mücadelesidir . Bu toprakların en büyük Türk Milliyetçisi; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, dil, kültür ve siyasi birliktelik değerlerine dayandıran milliyetperverlik Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘’Önce Devlet - Önce Millet‘’ anlayışını millete yaşatmıştır ve yaşatmaya devam edecektir.

Şu anda tüm vatandaşlarımız diyor ki ;

‘’KANADI KIRILMIŞ BİR MARTI GİBİ

DALGALAR İLE BEN BOĞUŞUYORUM!

RÜZGARA KAPILMIŞ BİR SANDAL GİBİ

BİR SAĞA BİR SOLA SAVRULUYORUM!’’

Bunun sağı solu kalmadı, hayatta kalmak için mücadele veriyoruz.

Millet her şeyin farkına vardığı an yarınlar bizim olacak!

Tek çözüm üçüncü yo!

Uğur Özkurt

Alıntı Kaynağı:

T24,/VİKİPEDİ,/ Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 901-910/ MENDERES DÖNEMİ (1950-1960) Yrd.Doç.Dr. Cıhat Göktepe

Tarih ve olaylar: Turan AKINCI/ Menderes Dönemi’nde (1950 – 1960) Türkiye’de Eğitim: Tunay Karakök